Okullar açılmış, düğünler, sünnetler, mevlitler artık azalmıştı. Yaz günleri her taraftan gelen mevlit sesleri yerini okul çocuklarının sesleri almıştı. Moramıdın kahvesinde eski muhabbetler ediliyor, çaylar kahveler içiliyordu.
- Bu sene emme de sünnet, düğün oluvedi demi hey akıdeş, dedi Vaayimez Kemal,
yanıbaşındaki Sağırların Duran’a. Sağırların Duran lakabı gibi accık sağırdı ama duyuverdi söyleneni.
- Haggaddetten öyle abe, maşallah bu sene emmede mevlit okundu, ben bi ara hocala çatleyveecek sandım, dedi gülerek.
Muhabbet mevlitlerden, yemeklerden çıkacaktı anlaşılan. Kahvedeki yaşlılar yavaş yavaş muhabbeti koyulaştırmaya başlamışlardı.
- Gışın ararız bugünleri galan, dedi Sibeksizlerin Hilmi. “ Ne bolluk ettik hey akıdeş, sabahdan ayrı, guşluk ayrı ikindin ayrı. Dolmala, keşkekle, göveçle millet bayram etti gari. Emme bu sene et köğtüsü veren bek olmadı demi akıdeşle? diye sordu. İş boğaz muhabbetine dönmüştü artık. Hemen hemen hepsi eğnihan takımıydı.
- Eeee akıdeş golay değil bu işle, bi okka gıyma yirmibeş lere debbala, azlan olmeyyo insan içine çıkcen, masrafla golay değil bu gazançlalan, bunun aşçısı va, bulaşıkçısı va, ekmeği va, tokmağı va, dedi Sağırların Duran.
Kenar masalarda oturan Gaymak Veli’ye laf attı Sibeksizlerin Hilmi.
- Üle Veli sen bu sene hiç ootalıklaada görünmedin ya, o gada yemekle yindi ben sene hiç göömedim akıdeş. Yemeği çomçok yiyen deye hocaların yanına mı oturdun yoksa.
Gaymak Veli oturduğu sandalyeyi sürüdü geldi ağır ağır. Muhabbete katılacaktı. Neşeli neşeli başlattı anlatmaya.
- Aaan, ben bundan kellim gitmicem hiç bi yere deye kendi kendime söz veedim. Yazın başında daha Irmızan girmiden akıdeşin birinin sünnedi vadı. Ünledi ille ge akıdeş dedi. Ben de eh nasip olursa gelen dedim. Neyse yoveşcik yoveşcik Söğütdibi’ne sünnet evine doğru yola çıkdım. Yolda üç dene maliyeci akıdeş “Ağa ağır ol bakam nereye gitten” dedile. Oncazla da gitdeelemiş sünnede. Hep bir vadık, akıdeş bize hoş geldin dedi, bizde mübarek olsun dedik okusunu veedik. Bizim maliyecile abe hu masaya oturuverelim dedile. Onla üç kişi benlen bir dört. Oturduk masaya gaşıkla geldi, börtme turşu geldi. Oota yere çooba çanağı gondu. Ben aldım elime gaşığı vurcem çoobaya, emme bunla birbirlerine bi gaş göz eddile, bi çatırtı koptu, bi bakdım çooba bitmiş. Aakıdan guru fasille geldi. Gine bunla birbirlerinnen bakıştıla, bi gaş göz ettile gine bi çatırtı kopdu, bakdım fasille de bitmiş. Ondan sonra dolmaya sıra geldi. Ben hah dedim dolmadan bari yiriz galan dedim emme “Anam dolmayı sevmez, ben bölmeyi sevmem” değeninkinden bütün bütün atıyola ağızlarına. En nihayet keşkeğe geldi sıra onu da ıscak mıscak demedile, gine gaşlan göz arasında sildile süpürdüle. Ben şaş turşuya ekmecik bandım bandım yidim. Bide ne debbala ya, “Üle Veli abe, sen hasda bilenmin, işdahın yok yalım, bek bişey yimedin sen, valla senlen sofraya bilen oturulmaz insanı mahcup edersin akıdeş” deye bene laf eddile. Neyse galan kakdık sofradan. “Biz hinci dedile Ötüyaka’da filançının düğünü va, oraya gitderiz, ge seni de götürelim”
Aaan, dedim ben sizlen ne bi yeeceze giderin, ne de sofraya oturun, aman deyenlerin siz bi dene daha maliyeci bulun onlan gidin akıdeşle, dedim başımdan savdım.