Geçmişin anılarıyla birlikte yeşilin her tonunu yaşatan o dokuyu unutmak mümkün değildir. Kimileri sahip çıkmak için her türlü özveriyi yaparken kimileri de mirasyedi anlayışıyla bu yeşil mirasa bir şekilde zarar vermişlerdir. Geçtiğimiz günlerde Bulak yakasından eski yolları takip ederek Kepsele doğru bir yürüyüş yaptım.Baharda Buldan daha başka bir güzelliğe bürünmüştü.Kepselden inerek Küçük Vakıf üzerinden gezerekten ciğerlerimi temiz havayla doldurdum.Toprakçıkaşı’na ve Topdamı’na uğramadan olur mu?...Gerçekten o sırtların yeşil dokusu ve iç içe ağaçların yeşil tonları tüm yorgunluğumu unutturdu. Buldan’da oturup da bu güzelliklerden mahrum kalmak çok üzücü bir şey.Zaman zaman aileler;çocuklarını sanal alemden koparıp onlarla yürüyerek sohbet edebilmeli,doğayla iç içe yürüyerek o güzellikleri birlikte paylaşabilmeliler.Dağlarımızdaki yeşilin her tonu ve gökyüzünün maviliği kesinlikle tüm yorgunluğunuzu alacaktır.Gündelik telaşlardan uzaklaşmakla kalmayacak,kafanız dinlenecek,stresinizin azalmış olduğunu göreceksiniz.Çünkü öyle bir ortamda geziyorsunuz ki temiz hava ve kuş sesleri ile ferahladığınızı anlıyorsunuz.İnanın,böyle bir terapiyi hiçbir yerde bulamazsınız.
Bilindiği gibi bizim kültürümüzde ve inanç sistemizde ağacın ve yeşilin ayrı bir yeri vardır. Ağaç Kültü olarak bilinen bu inanç gerek İslamiyet öncesi gerek İslamiyet sonrası Türk Milleti’nin yaşamında her zaman var olmakla kalmamış sanki bir yaşam tarzı olmuştur. Ayrıca ağaçlar, belirli bir bölgede köklenip yerleşen ve şehitlerden sonra o toprakların tapusuna imza atan tarihi değerlerdir. Bu özellikleriyle “Vatan” anlam ve idealini de sembolize eden tarihi ve yeşil birer mirastırlar. Türk Milleti’nin kültüründe ayrı bir yeri olan ağaçların başında servi,çınar,çam,kayın,ardıç,meşe gelir.Türk Milleti’nin değerli kabul ettiği bu ağaçlar dikkat edilirse meyvesiz, ulu, açık renkli, gölgeli ve cüsseli ağaçlardır.Buldan’da da asırlardır bu türde çeşitli ağaçların var olduğunu biliyoruz. Yeşil Miras,her dönemde Buldan’ımızda değer ve saygı bulmuştur. Hatta günümüzde unutulsa bile Buldan’da her ağacın bir hikayesi de olmuştur. Buldanlılar bu gelenekler ve ağaca olan engin sevgiyle asırlarca iç içe yaşamışlardır. Ne zamanki betona ve apartmanlara mahkum olduk bu sevgi ve yeşil aşkı bir şekilde kaybolmuştur. Buldan’da öne çıkan belli başlı anıt ağaçlar da olmuştur. Ama kimini el almış,kimini yel,kimini sel…Kimisi de yangınlarda kül olsa da bu ağaçlar gerek sembolize ettikleri manalar gerek etraflarında oluşturulan kültürel değerler ve anılar dolayısıyla asla unutulmamışlardır.
Buldan’a özgü ağaçlardan söz açılınca İlk olarak heybetli ve ulu çınarlar hatırlanır.Kökü, gövdesi, dalları ile sağlam olduğu kadar geniş yapraklı,gösterişli bir ağaçtır çınar...Çınarlar, heybetli görünüşü ile tarihi ve kalıcılığı hatırlatırlar. Türk Milleti için asırlarca devamlılık, sahiplik ve güç kazanma sembolü bir ağaç olmuştur. Ayrıca asırlardır çınarla devletin devamlılığı arasında bağ kurulduğu gibi kültürümüzde çınarla çocuk arasında da bir bağ söz konusu olmuştur. Eski geleneklerimizde;çocukların uzun ömürlü ve dallı budaklı olması, nesillerinin kıyamete kadar devam etmesi için Buldanlı aileler yeni doğan çocukları adına çınar dikerlermiş.Keşke bu gelenekler unutulmasaydı… Çınarlar halk arasında “ulu ağaç”, “gaba ağaç” ünvanlarıyla da anılırmış.Çınar,asırlarca Osmanlı’nın da sembolü ve efsane bir ağaç olmuştur. Çınarlar,bir çok yerde genellikle bir meydan,bir mabed, bir türbe ya da bir çeşmeyle yan yana gelerek tarihi bir dostluk ve bütünlük ortaya çıkmıştır. Çınar vatan topraklarının sembolü olmakla kalmamış yüzyıllarca gölgesinde Alperenleri dinlendirmiş ve gölgesinde yiğitlikler dillendirilmiştir.İşte bu sebeplerle anıt çınarları korumak,sahiplenmek ve kesilmesine engel olmak dedelerimize olduğu kadar gelecek kuşaklara da bir vefa borcudur.
Servi ağacı; asırlardır Türkçemizde “servi boylu” denilerek güzelleri övmek için bir sıfat; süslemelerde güzel bir motif; manevi alanda tasavvufi bir düşünceyi ifade etmiştir.Servi, folklorda uğur getirici ve koruyucu bir sembol olarak günümüze kadar gelmiştir. Servi uzun ömürlü, yeşilliğini daima koruyan, dayanıklı,hoş kokulu ve dost bir ağaç olmuştur. Devamlı yeşil kalması, dayanıklılığı, uzun ömürlülüğü, güzel şekli ve boyluluğu ile güzellik ve ebedilik sembolü haline gelmiştir. Bununla birlikte bakımının rahatlığı, temizliği, havayı temizleyen ferah kokusu,yemyeşil dalları vasıtasıyla rüzgarlara ve dış tesirlere karşı koruyucu bir ağaç olmuştur. Servi, aynı zamanda düzgün boyu ile de doğruluğun sembolü bir ağaç olmuştur. Yanlış bir şekilde mezarlık ağacı olarak tanınan servi, aslında bir çok tarihi şehrin dekoratif unsurlarından biridir. Servi, kültürümüzde kimi zaman bir hüznü anlatmakla kalmamış,ince, dik, uzun ve asil duruşuyla insanımıza doğruluk kadar hayatta da ölümde de yalnız olduğunu anlatmıştır. Çamın ise Türk toplumunda ayrı bir yeri vardır. Eskiden “Dağların kadısı katran, müftüsü çamdır.” diye bir söz vardır. Karaçam ve kızılçam erkeği, fıstık çamı kadını temsil etmiştir. “Tek Çam”, “Kutsal Çam”, “Ulu Çam”, “Top Çam”,”Seydallar Çamı” diye deyimler ya da ataların adıyla anılarak ziyaret edilen çamlar; her türlü dileğin dilendiği yerler olmuştur.Çam ağaçlarının bulunduğu yerler,yeşilin her tonuyla iç içe ferahlık ve sağlık kaynağı olmuştur;insanlarımızca ziyaret edilmiştir.Ne yazık ki 1994 yangınından sonra binlerce çam,binlerce anıt ağaç yok olurken dağlarımız karardı…
Meşe ise adı anılınca;“Pelit”, “Palamut” diye de adlandırılan; heybetli gövdesiyle kutlu bir ağaç akla gelir. Buldan’da asırlarca palamut ile has boyalar üretilmiş,dokumacılığımızda renklere sembol olmuştur. Genelde bazı yörelerde “Dede”, “Baba” gibi sıfatlarla anılan bu kutlu ağaç; savaşlarda kahramanlık gösteren yiğitlerin, Allah katında itibar kazanan erenlerin mekanı kabul edilmiştir. Bu nedenle de dilek sahiplerinin sıkça ziyaret ettikleri, yanında namaz kılıp Kur’an okudukları, yeni evlenenlerin salıncak kurup sallandıkları değişik yerlerde her zaman dev meşeleri görürüz.Kadıköy Soğukkuyu’da,Köfün Dede’de, Buldan’da ve çevre köylerde bir çok yerde hala ulu meşe ağaçlarını tarihi bir anıt gibi görmekteyiz. Buldan’da diğer yeşilliklere ve çiçeklere bakacak olursak;Buldan’a özgü ulu çitlenbik ağaçlarının yeri ayrıdır.Eski kahve dibekleri çitlenbik ağacından yapılırmış.”Balcan Soğan Dürümü,çitlembiksiz ve erik ekşisiz damak tadı vermezdi.Hele dağlarımızın hoş kokulu tavşancılları insana ferahlık verir.Eskiden su testilerine yeşil tavşancıl dalları sokulur,suya ayrı bir tat ve rayiha verirdi.Buldan’da çiçeğe her zaman özel ilgi olmuştur.Güzel renkleri ve hoş kokularıyla belki de tüm dünyada güzelliğin sembolü çiçekler olmuştur.O rengarek çiçekler hangi kültürde olursa olsun güzelliklerin sembolüdür. Zira çiçek her zaman temizliği, saflığı, mutluluğu insanın içine nakış nakış işler.Bu çiçek motifleri her dönemde ağaç ve taş oymalarımızda,kaneviçelerde, Buldan el işlemelerinde,üslük ve bohçalarda,bakır çanak ve tepsilerimizde,sinilerde,yazmalarımızda,iğne oyalarımızda,manilerimizde bir şiir gibi nakış nakış ifade edilmiştir.
Dokumalarda,işlemelerde,halılarda,kilimlerde,yazmalarda,çinilerde,havlularda,türkülerde ve her yerde desenler çiçek çiçek,renk renk dile gelmektedir.Yayla Gölü ve çevresinde Dünya’da nadir bulunan çiçekleri ve bitkilerin ayrı bir yeri vardır.En mütevazı Buldan evinin bahçesinde bile birkaç farklı çiçek; evin penceresinde, odasında, sofasında üç beş çiçek saksısı mutlaka olmuştur.Yeni düzenlenen parklarda hatta mezarlarda bu geleneğin devam ettiği gözlenir.Buldan Mezarlığı hala çevrede örnek bir yeşil mirastır.Hal böyle olunca Buldanlıların geçmişten bu güne çiçeğe ve yeşile gösterdiği bu ilgi ve düşkünlük; Türk İslam ruhunun zarafet, asalet ve inceliğinin en açık göstergelerinden biri olmuştur.Buldanlılar olarak;yeşilliklerle, ağaçlarla ve çiçeklerle bütünleşirken bunu bir yaşam şekli olarak da sürdürmeliyiz.Yeni nesillere aktarmalı ve sevdirmeliyiz.Bir kültür mirası olarak bu güzellikleri yaşatmalıyız.Yeşillikler içinde yaşamda olduğu kadar bu ruh inceliğini ve zerafeti -dün olduğu gibi bu gün de -kaybetmemeliyiz.Buldanlılar olarak; kültürel mirasımızla,dokuma ve el sanatlarımızla, anıt ağaçlarımız ve yeşil ormanlarımızla,yeşil mirasımızla,park ve bahçelerimizle “Yeşil Buldan” adını ebediyen yaşatmalıyız.”Yeşil Buldan” adını yaşatmakla kalmayacak gelecek kuşaklara yeşil bir dokuyu ve tüm güzel değerlerimizi de miras bırakmış olacağız.