İki arkadaş dükkânda işlerinin olmadığı bir anda oturmuş sohbet ederlerken içeriye iyi giyimli, beyefendi, her haliyle kültürlü olduğu belli olan, kibar bir adam hayırlı işler dileyip içeri girer.
-“Evlatlar camdaki Buldan Pazarı yazısını görünce merak edip biraz sizden bilgi almak istedim” der.
Gençler hemen buyur eder, yer gösterirler, hemen ne içersiniz diye sorarlar, karnınız aç ise bir şeyler söyleyelim deyince beyefendi;
-“Çocuklar bu ne ilgi çok memnun oldum, bir kahvenizi içeyim ve hem Buldan hakkında sizden geniş bir bilgi alayım.”
Gençler amcacığım ne öğrenmek istiyorsunuz diye sorunca, beyefendi;
-“Siz Buldanlısınız, bu satmış olduğunuz güzel ürünleri ve imalatını öğrenmek isterim” der.
Gençler;
-“Evet, hemen hemen hepsi Buldan’ımızın imalatıdır ve bizde doğma büyüme Buldanlıyız. Buldanlı olmaktan da gurur duyuyoruz.”
Beyefendi;
-“Son yıllarda Buldan hakkında biraz bilgi sahibiyim ama çokta detaylı değil. Bakarsınız sizden aldığım bu bilgilerden sonra hanımımla bir Buldan seyahati yapabiliriz.”
Gençler söze şöyle başlarlar;
-“Tekstil tarihi çok eskilere dayanan Buldan’ımız, Denizli’ye 45 km uzaklıkta, dağların eteğinde, her ne kadar ormanları yangınlarla azalmış ise de yeşilliklerle çevrilidir.
Denizli’nin en medeni, şirin, kültürlü kazasıdır. Buram buram tarih ve kültür kokan temiz havası, tatlı suları olan bunun içinde maden suyu da dâhil, taze sebze ve meyveleriyle, insanlarımızın yardımsever, misafirperverliğiyle, yemek kültürü ve sosyal yaşantısıyla diğer kazalardan farklıdır. İlçemiz sonradan her ne kadar aşağıya kaymış ise de tarih kokan ilçenin ilk yerleşim yerleri tam bir nostalji yaşamak isteyenler için bulunmaz bir fırsattır.”
Tam burada babama ait olan Buldan için yazmış şiirden birkaç satır sunayım.
“Dağlarında tavşancıl ve keklik vardır,
Eski Buldan yolları yokuşlu ve dardır.
Tazedir sebze ve meyveleri,
Köylümüzün nazara gelirken doludur heybeleri,
Ne güzel olur yufkayla patlıcan, soğan yemesi,
Meşhurdur hanımların peştamal, yarım ile ev gezmesi,
Dokumacılık adeta Buldan’ımız için bir alın yazısıdır.
Atila Arabacı derki, Buldan’ımız Denizli’nin en şirin, medeni kazasıdır.
Nasıl unutulur Süren Kadir’i, Halil Bayar’ı
Şeynnan’ı, Deli Hakkı’sı Keretmezi
Ne de güzel olur Haydar’ın köftüsü, pekmezi,
İşme deresinin kıymetini bilemedik ele kaptırdık,
Elin yabancısına suyu sattık fabrika yaptırdık.”
Gençler devamla:
-“Eski evlerimiz restore olmaya başladı. Buldan’ımız geleceği belki 10-15 sene sonra tekstil yanı sıra turizme dayalı olacak, tıpkı Beypazarı gibi, insanların sıkça gelip gittiği bir yer olacak. Beypazarı’na geziye giden Buldanlı bazı arkadaşlar oraya methiyeler düzdüler, sanki Buldan’ımızdan çok farklı güzel bir yermiş gibi anlattılar. Hâlbuki sadece restore olmuş evler, el ve el yapımı gıdaların olduğu kıraç bir yer. Oysa Buldan’ımız öyle mi? Her yönüyle komple bir memleketimiz var. Kıymetini bilmek lazım. Her yıl haziranın ilk Cuma, cumartesi, pazar festivalimizle ses de getiriyoruz. Bizim Buldan’ımız öyle değil, yeşilliği taze sebze ve meyveleriyle, tarihi ve kültürü mukayese bile edilemez oralar ile.”
-“Evlatlar, çok güzel bir tanıtım yaşattınız bir de Buldan’ınıza ait yemeklerden bahsedermisiniz?”
-“Tabi ki önce bize has olan patlıcan soğan dürümümüzden bahsedelim. Ninelerimizin ve annelerimizin yapmış olduğu lezzettir. Yufka kare şeklinde açılır (gerçi şu anda belli başlı kişiler açabiliyor bu yufkaları). Yufkaya koyu olan erik ekşisi sürülür, pişmiş patlıcan(közlenmiş) içine yatırılır, üstüne domates doğranır ve pişmiş soğan ilave edilir, biberin pişmesiyle birlikte üstüne zevkinize kalmış iyi, kuru peynir, çökelek, ister koyun ve keçi peyniri doğrayabilirsiniz ve çitlembik dövmesini de ilave edince değmeyin keyfine. Ayrıca çağla(badem dövmesi o da yufkayla dürünülür) sıyırması, taze fasulyesi, Eldirek bamyası (cıcır gözlü), Erbabı yaparsa karnıyarık, yaptığımız gövecin pek etraftaki başka yerlere pek benzemediğini söyleyebiliriz. Sadece domates, et ve birkaç acı biber konulur. Birçok yerlerde göveç diye yediklerimiz patlıcan, patates. Eti içinde ara ki bulasınız. Keşkeği de unutmayalım. Buldan’ımıza has Saraylı tatlımız vardır ki onu yiyenin ömrü uzar, yufka ve cevizden oluşur. Ayrıca Ramazan’a mahsus olan maya tatlımız vardır. Her ne kadar da ustası yaparsa gene zevkle yenir.
Beyefendi şöyle der:
-“Evlatlar öyle bir anlattınız ki karnım acıktı.”
Gençler;
-“Bey amca karnınız aç ise bir şeyler söyleyelim.”
Beyefendi;
-“Yok, evlatlar sağ olun aç değilim. O kadar doğal, güzel anlattınız ki sözün gelişi olarak öyle söyledim. Peki, Buldan’ın sembolü olmuş önemli insanlar var mıdır? Biraz bahseder misiniz?”
Gençler;
-“Vallahi bizler eski değerli insanları tanıma fırsatını maalesef yakalayamadık, ama sohbetlerde büyüklerden duyduklarımızdan bildiklerimize size bahsedelim. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Belediye Başkanlığı yapan Talat TARAKÇI, Dr. Behçet UZ, Buldan’ımıza bir göğüs hastanesi kazandıran Dr. Abdullah SAYINER, kardeşi Settar ve yakın zamanda vefat eden oğlu Atilla SAYINER (Bu güzel aile Buldan’ımıza sonradan yerleşmişlerdir ama bir Buldanlıdan daha iyi Buldanlı olmuşlardır). Buldan’ımıza ilk elektriği getiren Kadir SÜREN; (elektrik elle çevrilen bir motorla üretilirmiş) çok zengin mal varlığı gayrimenkulleri olan zamanla servetini kaybeden bu değerli insan maalesef cahildi. Bu konuyla ilgili size bir öyküsünü anlatalım.”
“Kadir Süren amca bir gün trende seyahat yaparken cahil olduğunu anlaşılmasın diye eline gazete alır. Ama gazeteyi ters tuttuğunun farkında değildir. Karşısında oturan zat da gazeteyi okuyorsunuz deyince, “biliyorum ama mühim olan tersten okumaktır, der.”
“Akın Tekstil’in sahipleri Rüştü AKIN, Ceritzadeler; hala sağ olan, Allah sağlıklı ömürler versin, Balıklı Marka brandayı Türkiye’ye tanıtan Hacı Ahmet ve Mustafa TUNCAY kardeşler, Ali TUNABOYLU Ailesi, İbrahim ÖDEL Ailesi (Buldan’da el işlemeciliğini Türkiye’ye hatta yurtdışına açmış bir markadır). Demirci Sadıklar, Mollaeyüpler, Yarangümeli Mustafa ve bir de hala büyüklerimizin dilinden düşürmedikleri Kocaefe Ahmet’in yeri başkadır derler Buldan’da. İlk beş kişi sayılsa ilk sırayı Ahmet Amca’nın aldığını söylerler.
“Cevat BULDANLIOĞLU Ailesi bir dönemler 80 öncesi Belediye Başkanlığı yapmıştır. Belediye Başkanlığı yapan eskiler Efe dayı, Yakup TÜRKMENOĞLU, Ethem TÜMBAY’I da rahmetle anmalıyız. Daha adını saymadığımız birçok değerli insanlara da Allah gani gani rahmet eylesin. Yaşayanlara uzun ömürler versin. Ayrıca Buldan’ımızla özdeşleşmiş bir Halil BAYAR, Faik MUAMMER, Hakkı DEMİRCİ (Bu ikisi deve güreşlerinde mutlaka davulla Akçeşme’ye karşılamaya giderlermiş), Seyman Süleyman ŞAHİN, Sülükçü Yaylalı Veli, Hambal Çavuş, Hacı Baba, Kara Asım, Biletçi Nasrullah, Keretmez, Meşhur Yaşar, Bayraktar Güneyli Ali İhsan, Bambul Ahmet (Düğünlerde çıktığı zaman İstiklal Marşı hariç bütün oyunları oynarmış, Numune Kardeşlerin film reklamlarını huniyle mahalle aralarında nohut, çekirdek satarak yaparmış.) Hepsini rahmetle analım.
Beyefendi;
-“Evlatlar, memleketiniz hakkında ne çok şey biliyorsunuz maşallah.”
Genç;
-“Bey amca babam 4 senedir Buldan’da ayda bir çıkan yerel gazeteyi gönderir (Buldan’da Yaşam). Eski Buldan’la ilgili yazılar yazar, önce bizlere okutur kulaklarımızda kalsın diye. Bir de aile sohbetlerinde çok bahsedilince biz biraz bilgi sahibi oluyoruz.”
Beyefendi;
-“Evlatlar, bu güzel sohbet için sizlere çok teşekkür ederim. En kısa zamanda hanımı alıp sizin memleketinizi görmek istiyorum, inşallah.”
Gençler;
-“Bey amca size kartımızı verelim, Buldan’da kime bir şey sorarsanız size en güzel şekilde yardımcı olurlar.”
A.Cem ARABACI
Suat BAŞBUĞ