TEVATÜR
O gün nedense muhabbet çıkmıyordu Moramıdın Kahvesinde. Bir ay içinde genç, yaşlı demeden ölümler çok olmuş, kimsenin ağzını deyim yerindeyse bıçak açmıyordu.
Ama Eksinlerin Yılmaz, daha fazla duramadı konuşmadan, ortaya laf attı. Adeta General İbram’a pas atar gibiydi.
-Ülen geçen gün Kepsel’e giddeedim benim bağa. Çınar ağacının dibinde bi yılan vaadı emme iki metre gada vaadı tevatür omasın. Ödüm bedim koptu akıdeş.
-Bu sene bek çok yılan vaadı hey akıdeş, hayvanlaa aç susuz galdığından yalım gezdile yöödüle. Göömedin mi sen televizyonda dilkilee, domuzlaa şehir içinde dolaşdıla yöödüle.
General İbram’ın sevdiği konulardı bunlar. Zaten bi askerlik muhabbeti, birde yılan çıyan. Sohbet bunlardan açıldığı zaman sözü kimseye bırakmazdı. Hemen atıldı, girdi söze.
-Hiç insan bir iki metrelik yılandan korkar mı üle. Ne olcek onlaa, soğulcan gada bi şey. Ya gahbecik ya. Bak geçen gün ne oldu ya, çayı söylen anladıverem.
Çaylar söylendi kahveci Halilibram’a.
Çayına şekerini attı, karıştırdı, başladı anlatmaya General İbram.
-Geçen gün Satcaz’da bağda asmaların dibinde uzanıp duruydum. İçim geçiveemiş. Bi çatırtı oldu. Bi kaktım bakdım, yanıbaşımda gocuman bi yılan. Boyu yirmi metre gada vaa. Galın bi şey namussuz ceryan direği gibe serilip duru. Kafası iplik topu gibe. Bismillah dedim, çekdim destireyi, accık kör mör ya ne yapcen gari, işimiz göödü. Kesdim kafasını, bi gan akıveedi usda sen göösen. Sel geldi zannedesin ta o gada. Üle aradan üç beş dakka geçdi, yılanın içinden sesle geliyo.
Neykim bu deye bi bakdıydım, yılanın boğazının içinden bi keklik kafasını uzatmış çıkcem deye uğraşıp duru. Hemen yanımdan çakı bıçağımı çıkaadım. Yılanı boylu boyunca yardım. Üle yılan tam on altı dene kekliği yutmuş yahu. On dört denesini gurtaadım emme ikiciği ölmüş. Keklikle can havlinnen nasıl uçuyoola sen göösen. Bi sevindile gari, tepemde dönüp durdula. Bensem ülen bu bağda keklikle eğsik olmaz ne oldu buncazlara deyeodum. Meğersem yılan hepsini yalamış yutmuş. Neyse gari hayvancıkla gurtuldu ya bunada şükür.